NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
أَحْمَدُ
بْنُ يُونُسَ
وَقُتَيْبَةُ
بْنُ سَعِيدٍ
الْمَعْنَى
قَالَ
أَحْمَدُ
حَدَّثَنَا
اللَّيْثُ حَدَّثَنِي
عَبْدُ
اللَّهِ بْنُ
عُبَيْدِ اللَّهِ
بْنِ أَبِي
مُلَيْكَةَ
الْقُرَشِيُّ
التَّيْمِيُّ
أَنَّ
الْمِسْوَرَ
بْنَ مَخْرَمَةَ
حَدَّثَهُ
أَنَّهُ
سَمِعَ رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
عَلَى الْمِنْبَرِ
يَقُولُ
إِنَّ بَنِي
هِشَامِ بْنِ
الْمُغِيرَةِ
اسْتَأْذَنُونِي
أَنْ يُنْكِحُوا
ابْنَتَهُمْ
مِنْ عَلِيِّ
بْنِ أَبِي طَالِبٍ
فَلَا آذَنُ
ثُمَّ لَا
آذَنُ ثُمَّ لَا
آذَنُ إِلَّا
أَنْ يُرِيدَ
ابْنُ أَبِي طَالِبٍ
أَنْ يُطَلِّقَ
ابْنَتِي
وَيَنْكِحَ
ابْنَتَهُمْ
فَإِنَّمَا
ابْنَتِي
بَضْعَةٌ
مِنِّي يُرِيبُنِي
مَا
أَرَابَهَا
وَيُؤْذِينِي
مَا آذَاهَا
وَالْإِخْبَارُ
فِي حَدِيثِ أَحْمَدَ
el-Misver b. Mahreme
Resulullah (s.a.v.)'i minber üzerinde (şöyle) buyururken işittiğini
söylemiştir:
"Hişam b. Mugîre
oğulları kızlarını Ali b. Ebî Tâlib'e nikahlamak için benden izin istediler.
Ben izin vermiyorum. Tekrar ediyorum; İzin vermiyorum. Tekrar ediyorum; izin
vermiyorum. Ancak Ebû Tâlib'in oğlu (Ali) benim kızımı boşayıp onların kızıyla
evlenmek isterse o başka. Çünkü kızım benden bir parçadır. Onu rahatsız eden
şey beni rahatsız eder ve onu üzen şey benî de üzer."
İhbar (yani;
"haddeseni Abdullah b. Ebî Müleyke) ta'biri Ahmed b. Tunus'un rivayetinde
yer almaktadır
İzah:
Buhârî,
fedâilü's-sahâbe, nikâh; Müslim, fedâilü's-sahâbe. Tirmizî, menâkıb; İbn Mâce,
nikâh; Ahmed b. Hanbel, IV, 5, 326.
Resûl-i Ekrem'in halka
hitaben konuşmayı yapmasının sebebi, bazı kaynaklarda bizzat Hişâm oğullarının
kendisine gelerek Hz. Ali'nin Ebû Cehl'in kızıyla evlenmesi için izin istemelerine
bir başka rivayette ise, bizzat Hz. Ali'nin Ebû Cehl'in kızını istemesine ve
Hz. Ali'nin bu teşebbüsünü duyan Hz. Fâtıma'nın Hz. Peygambere gidip şikâyette
bulunmasına bağlanmaktadır.
Hâkim'in İsmail b. Ebî
Hâlid vasıtasıyla Hanzala'dan rivayet ettiği bir habere göre Hz. Ali bizzat
kendisi giderek Ebu Cehl'in kızına dünürlük yapmış, kızın orada bulunan
akrabaları Hz. Ali'yi bu fikrinden caydırmak istemişler ve sonra gelip bu
mevzuyu Resul-i Ekrem ile müzakere etmişler. İşte bunun üzerine Hz. Peygamber
halka hitaben bu konuşmayı yapmıştır. Yine Hâkim'in Süveyd b. Gafaie'den sağlam
senedle rivayet ettiği bir hadiste de Hz. Ali'nin, kızın amcası el-Hâris b.
Hişâm'a vararak yeğenine dünürlük yaptığı hemen arkasından da istişare etmek
üzere Resûl-i Ekrem'e geldiği ve aralarında şu konuşmanın geçtiği
kaydedilmektedir. Resûl-i Ekrem:
"Sen bana bu kızın
hasebini ve nesebini mi sormak istiyorsun?" Hz. Ali:
Hayır, fakat sen bana
izin verirsen evleneceğim, Resûl-i Ekrem:
"Hayır, izin
vermem, Fâtima benden bir parçadır. Onun bundan son derece üzüleceğini
zannediyorum." Hz. Ali:
Senin hoş görmediğin
bir şeye asla yanaşmam.
Bu konuşmadan sonra Hz.
Ali o kızla evlenme sözünü bir daha ağzına almadı."
Resûl-i Ekrem'in
"ben izin vermiyorum" sözünü üç kere tekrar etmekle bu fikrinde
kararlı olduğunu, ileride bu fikrinden asla dönmeyeceğini vurgulamak
istemiştir.
Hadisin senedinden de
anlaşılacağı üzere bu hadisin musannif Ebû Davud'a birisi Ahmed b. Yûnus diğeri
de Kuteybe b. Saîd olmak üzere iki ayrı râvi nakl etmiştir. Bunlardan Ahmed b.
Yunus bu hadisi "ihbar ifade eden:
bana haber verdi" sözüyle yani metinde görüldüğü şekilde rivayet
etmiştir. Diğer râvi ise "An İbn Ebî Müleyke: İbn Ebu Müleyke'den"
tabiriyle rivayet etmiştir. Bilindiği gibi ihbar ifade eden tâbirlerle rivayet
edilen hadisler, "an" sözüyle rivayet edilen mu'an'an hadislere
nisbetle daha sağlamdır.